Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Mayıs, 2025 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Anın Hikayesi: İki Ağaç, İki Mizaç

  Geçtiğimiz  günlerde  bir  danışan  anneyle  görüşüyordum.  İki  çocuğundan  bahsetti.  Aynı  anne  baba,  aynı  ev  ortamı...  Ama  çocuklar  bambaşka.  Biri  içine  kapanık,  sessiz  ve  hassas;  diğeri  öfkeli,  zaman  zaman  saldırgan  davranışlar  sergileyen  bir  yapıda. “ Neden  bu  kadar  farklılar?”  diye  soruyordu. Bu  konuşmadan  birkaç  gün  sonra  doğada  yürüyüş  yaparken  bir  görüntü  dikkatimi  çekti:  Yan  yana  büyümüş  iki  ağaç…  Aynı  toprağa  kök  salmışlar,  muhtemelen  kökleri  birbirine  dolanmış durumda .  Ama  biri  koyu  yeşil,  sık  ve  gür  bir  çam;  diğeri  ise  açık  yeşil...

Yıllar Sonra Yeniden: “Ben” Değeri Tiryakiliği

  Bazı kitaplar vardır, sadece bir kez okunmaz. Yıllar geçse de bir şey seni tekrar onlara çeker. A. Kadir Özer’in “Ben” Değeri Tiryakiliği benim için o kitaplardan biri. İlk kez üniversite yıllarımda okumuştum. O zamanlar hayatın karmaşası yeni başlıyordu; kim olduğumu, ne olmak istediğimi sorguladığım bir dönemdeydim. Kitapla tanışmam, içsel dünyama tutulan güçlü bir aynaydı. O aynada gördüklerim rahatsız edici ama aynı zamanda dönüştürücüydü. Yıllar sonra, bir kitap tahlil grubunda tekrar okudum. Bu sefer farklı bir bakış açısıyla, daha olgun bir zihinle. Kitabın bazı cümleleri hâlâ aynı yerden vuruyordu ama artık başka katmanları da fark etmeye başlamıştım. Sayfa kenarlarındaki notlarım, çizdiğim cümleler, kitabın köşesi kıvrılmış sayfaları arasında dolaşırken kendimle de yeniden karşılaştım. Bugün elimde yine aynı kitap var. Kapak yıpranmış, bazı sayfalar sararmış. Ama etkisi hâlâ taze. “Ben” Değeri Tiryakiliği, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil. Farkında olmadan içine s...

Anın Hikayesi: Işığın İçinden

Bulutların bir görünüp bir kaybolduğu, yağmurun bir anda bastırıp, hemen peşinden yerini güneşe bıraktığı bir bahar ikindisi... Hava ne tamamen kararıyor, ne de tam olarak aydınlanıyor.  Bir tarlanın, yemyeşil ekinlerin ortasında tek başına duran bir ağaç, her zamankinden daha belirgin, daha canlı. Işığın açısı, gökyüzünün tonu, belki de içimin hali, onu olduğundan daha dikkat çekici kılmıştı. Çevrenin her haline aşina olduğumu sanıyordum. Biliyorum, her gün oradaydı. Ama o ağacı ilk defa gerçekten fark etmiştim. İlk kez bu kadar net gördüm. Sanki ağaç da tam o anda orada olmak istemişti. Sanki birlikte bir an kurmuştuk; gelip geçici ama iz bırakıcı bir an. Doğanın içinde, zamanın dışında, düşüncenin eşiğinde bir duraklama. Her gün geçtiğim yolda arabayla ilerliyordum. Önce arabayı yavaşlattım, sonra durdum. Bazen hayat, tam da böyle bir karede saklı oluyor. Her şey aynı gibi görünürken, farkındalık bir şeyin içinden geçiveriyor. Aynı yol, aynı ağaç, ama başka bir ben. O an, içim...