Kayıtlar

Ekim, 2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Öğrenmek İçin Fırsatlar Oluşturun!

Resim
Çocuğundan büyüğüne, yaşlısından gencine hepimizin duyduğu bir söz var: Öğrenmenin yaşı yoktur. İnsan henüz bebek olduğu günlerde nefes alıp vermeyi öğrenir, biraz büyür emekleyip yürümeyi öğrenir, ilkokula başlar okumayı öğrenir, sonrasında öğrenmeyi öğrenir(yada öğrenemez). Bebeklik çağında başlayan öğrenme insanın ölümüne kadar devamlılığını sürdürür. Ve insan öğrendiklerini hayatın çeşitli merhalelerinde kullanmaya başlar. Öğrenmenin yaşı olmadığı gibi zamanı ve mekanı da yoktur. Her zaman ve mekanda öğrenme mümkündür. Yeter ki insanda öğrenme isteği olsun. Öğrenmek isteyen insan sabah servisle işe yada okula giderken on tane kelimenin ingilizce karşılığını öğrenebilir. Bir tenefüs esnasında sevdiği şairin bir şiirini daha öğrenebilir. Bir arkadaşla sohbet ederken tebessümün gönül kapılarını açtığını öğrenebilir. Öğrenmek için yeterli zaman yada uygun mekan diye bir durum söz konusu değildir. Öğrenmede aslolan istektir. İstek ve samimiyet. Birçoğumuz öğrenmenin zaman

Dini ve Tecrübi Bilgiler Işığında Unutma Sebepleri

Resim
İslam inancında unutmanın en önemli sebebinin günah işlemek olduğu, Kur’an-ı Kerim okumak, namaz kılmak gibi dini vecibeleri yerine getirmenin unutmayı azalttığı vurgulanmaktadır.

Ne Oldu Biz'e

Resim
Bizi biz yapan değerlerden ve onların süratli bir şekilde yok oluşa doğru geçtiğinden dem vururuz ya sürekli... Bizi biz yapan değerlerin ne olduğunun farkında bile değilken, yaptığımız fiil ve eylemlerle bu değerlerimizi yıkıma doğru sürüklediğimizden haberdar bile olmadan şikâyet eder dururuz her birimiz. Bu şikâyeti yaparken hepimiz de biliriz aslın da; aramızda ayrılıklar olduğunu, ‘BİZ’ olmaktan çoktan uzaklaştığımızı, ‘Ben, Sen...’ ayrılıklarının başladığını... Ve öyle ki hepimiz biliriz; farklı mekânlarda yaşayıp aynı düşleri kuran, aynı hayallerde birleşen ve aynı şeyler için dua eden ecdadın; aynı ortamlarda farklı dünyaları yaşayan, farklı hayallerin peşinde koşan torunları olduğumuzu. Bizi ‘Biz’ yapan değerlerin süratle yok olduğu, birçoğunun çoktan unutulduğu yüreklerimizi acıtsa da kaçınılmaz bir gerçektir. Materyalizm ve bireycilik anlayışının dor uk noktasına ulaştığı günümüzde herkes kendi halinde yaşam sürmekte, herkes kendi derdinin dermanı peşinde koşmakta

Yorgun Yüreğim

Resim
Kara sevda döküldü başımdan aşağı Birikti altında ayaklarımın. Ayaklarım Çakılı kaldı olduğu yerde. Prangalar vurulmuş gibi Kocaman çiviler çakılmış gibi. Ellerim, çaresizliğin vehminde Titredikçe titredi Durduramadım. Feri tükenmiş dizlerim Hükmümden rızasını çekip İsyan türküleri fısıldayan düşüncelerime  Ortak olunca Oldu her ne olduysa Fersiz dizlerime hükmüm geçmedi Adım atamadım Dizlerime kadar çıkan bataklığını içinde Çırpındıkça battım.  Battıkça çırpındım. Ayaklarım, ellerim Derken Bütün bedenim… Yüreğime ölüm sükutu doldu göz pınarlarımdan Dingin akan bir derenin hışmı Ortalığı kasıp kavuran rüzgarın sükutu Hepsi yüreğimde Yorgun yüreğim.

Her Gün Huzursuzluğumuz Biraz Daha Artıyor.

Resim
Hepimizin şikayetçi olduğu hususlardan biri: huzursuzluk. İçimde bir sıkıntı var ama ne olduğunu bilemiyorum? diyenlerin sayısı her geçen gün artıyor. Sebebini bilemediğimiz huzursuzluklar, sebepsiz sıkıntılar ahvalimize tesir ediyor. Belki endişe çağında yaşamanın huzursuzluğuyla karşı karşıyayız. Belki de Sadi Şirazi’nin(1) dediği gibi endişe insanın vazgeçilmez bir parçası. Bu yüzden huzursuzluğumuz fazla, bilemiyorum. Hayatımızdaki değişikliklerin, topraktan betona doğru kayan yaşam alanımızın, samimi ilişkilerden resmi ilişkilere geçişin.. Bir çok amilin neticesi olabilir huzursuzluğumuz? Kendinizi sebepsiz sıkıntılardan ve huzursuzluktan muzdarip hissediyorsanız, kendinizi sorgulamanızın vakti gelmiş demektir:

Dikkat Mankurtlaşıyoruz!

Resim
Mankurt, Kırgız ve Türk destanlarında anlatılan eski bir işkence yönteminin adıdır. Orta Asya halkları tarafından yaygın olarak kullanılsa da, özellikle Çinlilerin yakaladıkları Türk gençlerini akılsızlaştırma, hafızalarını silme ve bu vesile ile özgür köle olmalarını sağlamak için kullandıkları bir işkence yöntemidir*.

Hayallerim #Mim

Resim
Herkese Merhaba, yazılarım arasında kendimden bahsettiğim yazılar yok denecek kadar az. Ve bu benim ilk mimim olacak. Beni mimleyen Samet Tutal kardeşime çok teşekkür ederim. Gelelim soruları cevaplamaya… Buyrun… 1. Hayal kurmaktan hoşlandığınız bir yer ya da zaman dilimi var mı? 

Bir Fotoğraf, Bir Fotoğraftan Ötedir Bazen

Resim
Hiç düşündünüz mü?  Bir fotoğraf ne kadar uzağa götürebilir insanı?  Ne kadar acıtabilir yüreğini insanın.  Ya da insan, bir fotoğraf karesine takılıp yüreğine doldurabilir mi hüznü? Facebook ekranımda bir anda karşıma çıkan bir fotoğraf.  Afrika’ya alakasını ve yardım gayretlerini bildiğim bir dernek yüklemiş. Oyun oynayan çocuklar mı?…  Hayal kuran çocuklar mı?  Her şeye rağmen gülücükler saçan çocuklar mı?  Her şeye rağmen hayata tutunmaya çalışan çocuklar mı?  Hangisi tanımlar karedeki çocukları?  Hepsi mi, hiç biri mi? Bilinmez... En son ne zaman oyun oynadınız?  Oyununuz hayallerinizi barındırıyor muydu içinde?  Ya da acılarınızı, yokluklarınızı, hayatınızı?…  Bir fotoğraf, bir fotoğraftan ötedir bazen. Acıyı, sevgiyi, özlemi, hayali; kısaca hayatı taşır içinde.  Hayatın acınası yüzünü, umudun yaşatma gücünü, ışıldayan gözlerin tebessümünü anlatan bir fotoğraf.  Yalın ayak, suya hasret, umuda tutsak hayaller var ötelerde.  Hiç d