Ana içeriğe atla

Gün Doğmadan Neler Doğar


Dalga dalga yayılır etrafa nuru sabahın. Nuru ve bereketiyle gelir her yeni gün. Güneşin henüz yüzünü göstermediği tepelerden bir nur dalgası yayılır kâinat üzerine. Güneşin ışıkları yayılmadan daha, bir rahmet rüzgârı eser dünya üzerine, sonrasında güneş dalga dalga yayar ısı ve ışığını üzerine toprağın.

Bir gecenin daha nihayete erdiği anlar; kuşların zikri artırdığı, kâinattan ‘Allah, Allah’ nidaların yükselmeye başladığı vakitlerdir, bu vakitler. Seher vakti diye ad koyduğumuz; feyiz ve bereketin, huzurun ve rahmetin vakti, bu vakitler. Benliğini saran huzuru insanın, bulması mümkün değil başka vakitlerde. ‘Gün doğmadan neler doğar’ sözü büyüklerin, bu vakitte bulur anlamını; maddeye dair ne varsa anlamını yitirdiği, insanın mana âleminin derinliklerine daldığı bu vakitlerde.

Gün doğmadan neler doğmaz ki: dalga dalga rahmet yayılır toprağa, havaya, suya; bereketi artar elde olanın ve huzur dolar yüreğine insanın, umut düşer yüreğe. İnsan fark eder o anlarda, nelerin doğduğunu günden önce: yüreğe bir umut doğar ilk önce, sonra filizlenmeye başlar umut yürekte; kâinata yayılan rahmet dalgasından da nasibini alır insan. Allah’ın nurunu taşır melekler o vakitte, gözü uyanık, gönül kapısı açık kalplerden girip içeri Allah’ın nuruyla buluşturur gönülleri. O vakitte insan, günün ilk ışıklarının öncesinde bir umut rüzgârının esintisini hisseder yüreğinde. Güneş umut getirmez aslında: ışık saçtığı topraklara haber verir, çoktan geldiğini umudun, dalga dalga yayıldığını rahmetin.

Allah’ın uluhiyetinin yürekte yankı bulduğu bu vakitte, maddeye dair ne varsa silinir insan nazarından. Karanlıklar yerini aydınlığa bırakıp gitmedeyken henüz; sessizliğin yerini cıvıl cıvıl kuş sesleri doldurur önce, sonra mahlûkat uyanır canlı-cansız ne varsa âlemde. Secdeden kalkar alınlar, duaya açılmış eller yana düşüverir. İltica halinde olan bir kul Rabbine, yenilenmiş olarak erişir sabaha; tıpkı geceyle beraber kâinatın paklanıp yeni güne bambaşka bir yüzle girmesi gibi. Gönül kapıları daha da açılır o vakitte insanın; yüreğine huzur sükûn eder.

Geceden kalan geriye; doğunun ufuklarını saran uhrevi bir kızıllık, güneşin kızıllığı, toprakta yeni uyanmışlığın mahmurluğu, açık maviye doğru geçiş yapmakta olan göklerdir. Kirlerinden arınmış bir kalp, geçmiş hesapları kapamış, kendini sığaya çekmiş bir vicdan ve yeni güne kıpır kıpır açan gözlerini bir beden... Öyle beden ki; bütün benliğini tesiri altına almış bu vaktin rahmeti, nuru. Bir beden ki, ruhu hem hal olmuş Rabbi Rahman’la, bir secde anında.
Bir beden ki, huşu ve huzur içerisinde açmış gözlerini yeni güne.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İlmi sima Nedir? Fizyonomi Nedir?

Geçtiğimiz günlerde ilmi sima hakkında okumalar yaptığımı ifade etmiştim. İlmi sima nedir? Bu sorunun cevabını ve tarihsel sürecini mümkün olduğunca kısa bir şekilde izah etmeye çalıştım.  İlmi sima kısa tanımıyla vücut yapısından hareketle karakter analizi yapılmasını ifade eder. Vücut yapısı ve karakter arasında doğal bir irtibat olduğu inancı ile ortaya çıkan ilmi sima batıda ve bilimsel terminolojide fizyonomi, doğu terminolojisinde ise ilmi feraset, ilmi kıyafet gibi isimlerle bilinir. Bilimsel temelden yoksun olduğu eleştirileri yapılsa da özellikle istihbarat ve güvenlik, satı ve pazarlama alanlarında ilmi sima verilerinden faydalanılmaktadır. Filozoflar bu alana ilişkin açıklamalar yaparken, İslam âleminde bazı ulema ilmi sima bilgilerini kullanmışlardır. Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri Marifetname isimli kapsamlı eserinde ilmi sima konusuna da temas etmiştir: ‘Allah insanı en güzel şekilde süsleyip nurlandırmıştır. Bunun yani sıra, insanlari şekil ve ka...

Anadolu'nun Üç Şems'i

Şems güneş manasını ifade eden bir kelime. Arapça kökenli bir kelime.   Uzun zamandan beri kültür coğrafyamızda kullanılan isimlerimiz arasında yerini almış: Şems, Şemsi, Şemseddin vesaire. Şems ismi ile müsemma olan üç Şems var ki, bunlar tarih ve kültürümüzde yeni ufuklar açan şahsiyetler. Bu üç şahsiyetten Şems-i Tebrizi’yi Mevlana Celaleddin Rumi ile, Akşemseddin’i Sultan Fatih ile irtibatından biliriz. Fakat bir Şems daha vardır ki, O’nu bilenlerimizin sayısı azdır. Bu kişi Şemsi Sivasi Hazretleridir. Şu anda Sivas’ta medfun olup 4. Mehmed devrinde yaşadığı bilinmektedir. Bu yazıda Anadolu’nun üç Şems’i hakkında kısa bilgi verilecektir.   Şemsi Tebrizi Hazretleri Çoğumuzun Hz. Mevlana Celaleddin Rumi ile dostluğundan bildiği bir şahsiyet Şemsi Tebrizi hazretleri. Asıl ismi Mevlana Muhammed olan Şemsi Tebrizi hazretleri bugün İran hudutları içinde olan Tebriz’de dünyaya gelmiştir. Küçük yaşlardan itibaren din ilimlerinde gösterdiği kabiliyetle dikkat çekmiş,...

Yolgeçen Hanı Nerede?

Yolgeçen Hanı/Hasankeyf Günlük hayatta sürekli kullandığımız, anlamını tam anlamıyla bilmediğimiz/düşünmediğimiz bir tabir var: Yolgeçen hanı. Geleni gideni çok olan, sürekli misafiri olan yerler için kullandığımız bir tabir. Kimi zaman ‘ birader burası yol geçen hanı mı?’ şeklinde öfkemizi ifade ederken, kimi zaman ‘bizim mahallenin yolgeçen hanı burası, bu yoldan geçen buraya uğramadan gitmez’ şeklinde espirili bir dille kullandığımız tabir.  Anlamından dolayı kafelere, lokantalara özellikle de yol güzergahında bulunan tesislere verilen isimlerden biri.