Zamanın seyri boyunca var’lar yok'a karışmış, var'lar başka varlıklara dönüşmüş. Zaman ve mekana dair var olanlar müddetini tamam ettikten sonra yokluk hırkasına bürünmüş, göze ırak görünmüş. İnsanların dilinde, katiplerin mürekkkebinde kelama dönüşmüş. Dilden dile ülkeler dolaşan efsaneler, hikayeler, güzellikler, aşklar bu kelamlardan başkası değil: Babilin ihtişamlı bahçeleri, Hz. Süleymanın serveti, Büyük İskenderin fetihleri, Leyla ile Mecnunun hikayeleri, Alamutun fedaileri. Var olanın -bir anda- yokluğa geçişi bir varmış bir yokmuş şeklinde tezahür ederek dilimize yerleşmiş. Bir varmış bir yokmuş diye anlatılagelen masallarımız ağır ağır yokluk çizgisine doğru yaklaşmaktayken eskilerin masal diye anlattıkları hayatın gerçekleri olmaya başlamış. Şöyle bir farkla ki, hayatta iyiler her zaman kazanmıyor. Hatta iyiler çoğu zaman kaybediyor. Devler, cadılar, prensler, prensesler; kötü kalpli insanlar, iyi kalpli insanlar çeşitli maskelerin ardında dahil oluyorlar hay...