Ana içeriğe atla

Mağaralar Şehri Hasankeyf Sular Altında Kalıyor!


Tarihi ve doğal güzellikleriyle cenneti andırır Türkiyemiz. Doğu-Batı, kuzey-güneyi ile tarihi yapıların, doğal güzelliklerin, kültürün binbir çeşidini içinde barındırır. Batman'ın Hasankeyf ilçesi bu güzelliklerden sadece bir tanesi: tarihi ve doğal güzelliğiyle, kendine has kültürüyle. 

Mağara Ev
Hasankeyf Batman'a 40 km uzaklıkta, nüfus bakımından küçük fakat muhteva itibariyle hayli geniş yelpazesi olan minik bir ilçe. Tarihi çok eski çağlara uzanıyor. Öyle ki antik dönemlere kadara uzanan bir geçmişe sahip olduğunu gösteren kazı çalışmaları mevcut. Dicle Nehri üzerinde olması önemli bir yerleşim merkezi olmasını sağlamış. Bu öneminden dolayı çeşitli devletlerin kuşatmalarına maruz kalmış, çeşitli devletlerin himayesi altına girmiş. Bu devletler sırasıyla Bizans(Roma), Sasaniler, Hz. Ömer Dönemi Müslümanlar, Emeviler, Abbasiler, Hamdaniler, Mervaniler, Artuklular, Eyyubiler, Moğollar, Akkoyunlular, Safeviler, Osmanlılar ve nihayet Türkiye Cumhuriyeti(1). Bu kadar çeşitli gücün egemenliğinde kalmış olması ilçenin mimari bakımından gelişmesini sağlamış olsa da bu yapıların birçoğu günümüze ulaşamamış.

Kuzeyden süzüle süzüle gelen Dicle nehrinin iki yakasında mağaralara oyulmuş evler günümüze kadar uzanabilmiş. Bu mağaraların(evlerin) sayısı belki binlerce, saatlerce gezmekle bitmeyecek kadar geniş bir alanda. Kimisi bir tepe yamacında Dicle’nin seyrangahında, kimisi derin kanyonların arasında kuytuda kalmış. Bir zamanlar insanları ağırlayan bu mağaralar şimdi sessizliğe bürünmüş.

Hasankeyf Kalesi
Dicle’nin kıyısında sarp bir tepe üzerine kurulu Roma döneminden kalma Hasankeyf Kalesi son demlerini yaşıyor. Öyle ki, kale kendi kendine yıkılacak kadar tahrip olmuş durumda. Duvarlarında çatlaklar, kaymalar, yarıklar… mevcut. Kalenin hemen yanında Hasankeyf Köprüsünün ayakları günümüze ulaşmış. Onlar da su altında kalmamak için başka yere taşınacakları günü bekliyor.

İslam ordularının Hasankeyf'i kuşatması sırasında hayatını kaybeden İmam Abdullah için yapılmış İmam Abdullah Türbesi ile Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan’ın Otlukbeli Savaşı'nda hayatını kaybeden oğlu için yaptırdığı Zeynel Bey Türbesi  ziyaret edilen yerler arasında. Her şehrin kendine has camisi gibi Hasankeyfin de Ulu Camisi var; kendine has mimarisiyle.

İlçede en fazla dikkat çekici nokta, Yolgeçen Hanı. Yolunuz Hasankeyfe düşerse mutlaka görmeniz lazım. Bin kişiye yakın kapasitesi bulunan han, Dicle Nehri’nden başlayıp Hasankeyf kalesinin altına kadar uzanıyor. Tabi insan emeği değil, doğal oluşumlu bir mağara. Yolgeçen Hanı, kaçak çayı ve acı kahvesi ile, yöresel lezzetleri ile misafirlerini ağırlamaya devam ediyor.

Bir zamanlar tarihin, kültürün, ticaretin merkezi yerlerinden biri olan Hasankeyf bugünlerde önemini yitirmiş. Mağaralar, mimari yapılar, daha niceleri yapılan baraj ile sular altında kalacak. Yolgeçen Hanı da Ilısu Barajının derinliklerinde kaybolacak. Ne yazık!


Dicle Nehri

Hasankeyf Mağarala

Dipnot

(1). vikipedi

Yorumlar

  1. Çok güzel görünüyor. Göremedim oraları. Sular altında kalınca değeri anlaşıldı sanırım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gerçekten güzel mekanlar. Saatlerce gezmekle bitmiyor ve henüz sular altında kalmadı. Taşınabilir yapıları başka bir yere taşıyacaklardı. Son durum nedir bilmiyorum :)

      Sil
  2. İlk fotoğraf çok güzel.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Anadolu'nun Üç Şems'i

Şems güneş manasını ifade eden bir kelime. Arapça kökenli bir kelime.   Uzun zamandan beri kültür coğrafyamızda kullanılan isimlerimiz arasında yerini almış: Şems, Şemsi, Şemseddin vesaire. Şems ismi ile müsemma olan üç Şems var ki, bunlar tarih ve kültürümüzde yeni ufuklar açan şahsiyetler. Bu üç şahsiyetten Şems-i Tebrizi’yi Mevlana Celaleddin Rumi ile, Akşemseddin’i Sultan Fatih ile irtibatından biliriz. Fakat bir Şems daha vardır ki, O’nu bilenlerimizin sayısı azdır. Bu kişi Şemsi Sivasi Hazretleridir. Şu anda Sivas’ta medfun olup 4. Mehmed devrinde yaşadığı bilinmektedir. Bu yazıda Anadolu’nun üç Şems’i hakkında kısa bilgi verilecektir.   Şemsi Tebrizi Hazretleri Çoğumuzun Hz. Mevlana Celaleddin Rumi ile dostluğundan bildiği bir şahsiyet Şemsi Tebrizi hazretleri. Asıl ismi Mevlana Muhammed olan Şemsi Tebrizi hazretleri bugün İran hudutları içinde olan Tebriz’de dünyaya gelmiştir. Küçük yaşlardan itibaren din ilimlerinde gösterdiği kabiliyetle dikkat çekmiş,...

İlmi sima Nedir? Fizyonomi Nedir?

Geçtiğimiz günlerde ilmi sima hakkında okumalar yaptığımı ifade etmiştim. İlmi sima nedir? Bu sorunun cevabını ve tarihsel sürecini mümkün olduğunca kısa bir şekilde izah etmeye çalıştım.  İlmi sima kısa tanımıyla vücut yapısından hareketle karakter analizi yapılmasını ifade eder. Vücut yapısı ve karakter arasında doğal bir irtibat olduğu inancı ile ortaya çıkan ilmi sima batıda ve bilimsel terminolojide fizyonomi, doğu terminolojisinde ise ilmi feraset, ilmi kıyafet gibi isimlerle bilinir. Bilimsel temelden yoksun olduğu eleştirileri yapılsa da özellikle istihbarat ve güvenlik, satı ve pazarlama alanlarında ilmi sima verilerinden faydalanılmaktadır. Filozoflar bu alana ilişkin açıklamalar yaparken, İslam âleminde bazı ulema ilmi sima bilgilerini kullanmışlardır. Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri Marifetname isimli kapsamlı eserinde ilmi sima konusuna da temas etmiştir: ‘Allah insanı en güzel şekilde süsleyip nurlandırmıştır. Bunun yani sıra, insanlari şekil ve ka...

Yolgeçen Hanı Nerede?

Yolgeçen Hanı/Hasankeyf Günlük hayatta sürekli kullandığımız, anlamını tam anlamıyla bilmediğimiz/düşünmediğimiz bir tabir var: Yolgeçen hanı. Geleni gideni çok olan, sürekli misafiri olan yerler için kullandığımız bir tabir. Kimi zaman ‘ birader burası yol geçen hanı mı?’ şeklinde öfkemizi ifade ederken, kimi zaman ‘bizim mahallenin yolgeçen hanı burası, bu yoldan geçen buraya uğramadan gitmez’ şeklinde espirili bir dille kullandığımız tabir.  Anlamından dolayı kafelere, lokantalara özellikle de yol güzergahında bulunan tesislere verilen isimlerden biri.