TavsiyeKitap: Televizyon Öldüren Eğlence (4)




Televizyon Öldüren Eğlence
Ayrıntı Yayınları
Neil Postman
Çeviren: Osman Akınhay
195 sayfa


Arka kapaktan; ‘Televizyon bir cazibe merkezi olarak hayatımızın baş köşesine oturdu. Yirmi dört saat yayın yapan kanallarda tam bir görüntü sarhoşluğu yaşıyoruz. Alışkanlıklarımız, konuşma biçimimiz, ilişkilerimiz televizyona endekslendi sanki. "Eğlenceli", "renkli" bir hayat yaşamaya başladık. Resmi ideolojinin yasaklıları, toplum kıyısında yaşayanlar bütün "giz"leriyle evlerimizde artık. Kameralar pervasızca mahremiyetimizin en ücra köşelerine giriyorlar. Şiddetin bütün türleriyle tanıştık.

Aylık takip ettiğim dergilerden İnsan ve Hayat’ın Ocak ayı teması TV’siz Evler. Dergide bu konuyla alakalı kapsamlı yazılar, Türkiye ve başka ülkelerden misaller var. Dergiyi okuyunca Neil Postman’ın Televizyon Öldüren Eğlence kitabı aklıma geldi. Kitaba zaman zaman göz atıyor, kitaptan iktibaslar yapıyordum. Kitabı tekrar elime aldım, göz atmaya başladım. Derken, kitap hakkında blogda da yazma fikri ortaya çıktı. 
Kitabı 2013 Eylül, Ekim ayında okumuşum. Neil Postman eğitim reformcusu, iletişim kuramcısı, eleştirmen ve yazar. Bu kitabı yazdığında 20 civarında kitabı varmış. Kitapların konuları genellikle eğitim ve medya üzerine. Kitap iki bölüm ve 11 alt bölümden oluşuyor. Ayrıca televizyonun yanında kamusal söylem aracı olarak gazete hakkında da görüşlere yer veriliyor. 
Birinci Bölüm, alt bölümleriyle beraber medya üzerine kuramsal açıklamalarda bulunuyor. Medyanın epistemoloji boyutu, Amerika’dan misaller, gösteri çağı ve kamusal söylem bu bölümde ben çıkan başlıklar arasında. Mesela gösteri çağıyla alakalı olarak; ‘Zira televizyonda söylem büyük oranda görsel imajla yansıtılır; yani televizyon konuşmayı bize kelimelerle değil, görüntülerle aktarır diyor. Bu cümle televizyonun konuşma, anlama ve düşünme becerisine olan olumsuz etkilerini açıklaması bakımından önem arz ediyor. Medyanın algı yönetimindeki rolüyle alakalı olarak da Postman diyor ki; Dünyadaki yaşamımıza ister söz ister basılı yayınlar ister televizyon kamerası merceğinden bakalım, medya metaforlarımız dünyayı bizim adımıza sınıflandırır, bir sıraya sokar. bir çerçeve çizer, genişletir, küçültür, renklendirir ve dünyanın görünümüne ilişkin savlar ortaya atarlar.' 
İkinci bölüm yazarın televizyonun komik faydalarından verdiği misaller ile başlıyor: Eski televizyonların büyüklüğünden hareketle üstü kitaplarla dolu televizyonların faydasını kitap rafı olması, iş yerlerinde sürekli açık televizyonları pano olması itibariyle faydalı görüyor. Televizyon ile gösteri çağının tamamen başladığını söyleyen Postman, televizyon vasıtası ile trajedinin ve dinin eğlence aracı haline geldiğini savunuyor ve diyor ki: ‘Sorun, televizyonun bize eğlendirici temalar sunması değil, bütün temaların eğlence olarak sunulmasıdır ve bu da bambaşka bir sorun oluşturur.’ Televizyonda yer alan eğitim, din ve politik tartışma programlarının amacı ‘düşünmeyi sağlamak değil, alkış almaktır.’ Birçok özelliği ile televizyon insanlara sürekli eğlence sunmaktadır, vurguladığı şey ise: ‘sürekli eğlenin’ olmaktadır. Ahiret hayatının, az ile yetinmenin, sıkıntının bereketinin anlatıldığı bir dini program bile yayında olsa, yayından önce, sonra yada yayın arasında yer alan gösteriler ‘sürekli eğlenin’ vurgusu yapmaktadır. Sürekli tüketin, sürekli eğlenin. Sürekli eğlence araçlarından biri de, trajedidir. Trajedik bir hayat hikayesi televizyonda milyonların önüne eğlence unsuru olarak çıkmaktadır. 
Yazar kitaba başlarken ve bitirirken distopik yazarlar Orwell(1984) ve Huxley(Cesur Yeni Dünya)’e atıfta bulunuyor. Kitap Huxley’e detaylı olarak atıfta bulunuyor ve Huxley’in Cesur Yeni Dünya’da kurduğu distopyanın önümüzde bir tehlike olarak durduğunu söylüyor. Zira, Huxley’in distopyasında teknolojik uyuşturucu çağı vurgusu yapılıyor. Kitap içerisinde önemli gördüğüm ve not aldığım nokta o kadar çok ki, hepsini buraya yazabilmem mümkün değil. Yazımı kitapta altını çizdiğim şu cümle ile bitirmek istiyorum: ‘Televizyonun en güçlü tarafı, kafalarımıza soyutlamalar değil, kalplerimize kişilikler sokmasıdır.

© 2018 I Arif Öztürk

Yorumlar

  1. Televizyonun hakimiyeti ele geçirdiği bu zaman diliminde okunası bir kitap mış. Emeğinize sağlık...

    YanıtlaSil
  2. Televizyonun bir tür uyuşturucu niteliği taşıdığını düşünüyorum ben de.Dolu dolu bir yazı olmuş.Çok teşekkür ederim :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aynen katılıyorum. Televizyon üzerimizde uyuşturucu etkisi oluşturuyor. Teşekkürler :)

      Sil
  3. -teknolojik uyuşturucu çağı- Ne kadar doğru... Ben, siz, o seyretmekten imtina etsek de toplumun genelinin, evindeki yakınlarını unutturacak kadar cazibe merkezi haline geldi. Hele bizim gibi karakteri oturmamış bir toplumu daha da diplere çekeceği kesin. Epeyce bir zamandan beri çocuklar zehirlendiler zaten. Bir kaza ya da cinayet, kedi, köpek, kuş her neyse öldürülmelerini, işkenceleri seyrederken ona dair haberi geçen, rahatça okuyan spiker, haberleri denetleyen kişiler ve hatta Rtük tüm bunlardan sorumlu olmalıdır. Hele habere yapışmış gibi kerelerce dönüp dönüp verilmesi, bundan etkilenmeyen duyarsız kişilerin bunları doğalmış gibi değerlendirme alışkanlığı yaratır bence ve giderek çoğunluğun bakış açılarına kadar etkiler. Ben doğrusu teknolojinin zararlarından ürkmeye başladım. Konu çok önemli, emeğine sağlık Arif.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hotel Rwanda filmini izlemiştim. Hutu-tutsi iç savaşını anlatan bir film. Katliamın boyutu inanılmaz bir hal alıyor. Haliyle haber kanalları oraya toplanıyor hemen. Mazlum vatandaşlardan biri kameramana soruyor; 'Bu görüntüleri izleyince, bfarklı ülkelerden insanlar bizi kurtarmaya gelir değil mi?' diye. Muhabirin cevabı dediğiniz şeyleri hatılatıyor: 'İnsanlar bu görüntüleri gördüklerinde ne kadar korkunç görüntüler deyip yemeklerini yemeye devam edecekler.' Bugün insanlık böyle maalesef. Zihinlerimiz, duygularımız uyuşuyor teknolojinin karşısında. Yorum için teşekkürler Ece Abla.

      Sil
  4. Kitap yararlı güzel bir kitaba benziyor, büyük ihtimalde öyle. Televizyon gerçekten Öldüren eğlence o kadar boş ve gereksiz. Fakat doğru kullanılabilir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. En önemli mesele doğru kullanmak zaten. Fakat doğru kullanmak noktasında sıkıntılar yaşıyoruz. Öyle ki, yapılan araştırmalara göre, bebek/çocuk yaşta fazla televizyon izleyenlerin beyinlerindeki kontrol ve karar verme mekanizmaları olumsuz etkileniyor. Bu da gelecek nesillerin daha fazla kontrol kaybı yaşayacağını gösteriyor, hatta şu andaki gençlerin neden kendilerini kontrol edemediklerini de açıklayor.

      Sil
  5. Ben günde bir saat bile televizyon izlemiyorum diyebilirim; ama telefonda ve bilgisayarda epey vakit geçiriyorum maalesef :(

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hepsini kontrollü kullanmak en iyisi. Fakat telefon, bilgisayar kullanımı iş odaklı olabiliyor. Ya da tercihe dayalı kullanım onlarda daha fazla oluyor. O bakımdan biraz daha avantajlı gibi :)

      Sil
  6. ne güzel kitapmış. ayrıntı yayınları en sevdiğim yayınevi zateen :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ayrıntı yayınlarından bir kaç kitap okudum. Hepsi de güzeldi :)

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Anadolu'nun Üç Şems'i

Kozalağın Hikayesi

İlmi sima Nedir? Fizyonomi Nedir?