Kütüphaneye Giden yol - 1. Bölüm

çamlıca araştırma kütüphanesi ile ilgili görsel sonucu
(Çamlıca Araştırma Kütüphanesi/İstanbul)
Günün son dersinde okuduğu hikâyeyi çok sevmişti. Türk Dili ve Edebiyatı ders kitabında yer alan hikâyeyi okumuşlardı sınıfça. Sevincini izhar etmek istiyor, içinde yeni hikâyeler okumak için bir kıpırdanma olduğunu birileriyle paylaşmak istiyordu. Fakat oldu olası içe kapanık bir kişiliği olduğundan kimseyle paylaşmadı sevincini.

Ders saatinin bittiğini gösteren zil çaldığında biyoloji öğretmeninin yanına koştu hemen. Nedenini bilmese de Biyoloji Öğretmeni Hasan Hoca’nın yanında kendini rahat hissediyordu. Derste okudukları hikâyeyi anlattı, hocasına. Kitap okuma isteğinin arttığından dem vurdu. ‘Ne okusam acaba?’ sualinden sonra Hasan Hoca; ‘Oku da ne okursan oku, yeter ki oku! Önce hikâye ve roman okumaya başla’ dedi.

Hasan Hoca’nın verdiği cevaptan sonra soluğu kütüphanede aldı. Kütüphanenin önüne geldiğinde saat 16:30’u gösteriyordu. Bilmediği bir mekâna adım atmanın ürkekliği ile camları afişlerle kapanmış kapıdan içeri girdi. Daha ilk adımında yabancısı olduğu bir sükûnetin içine dolduğunu hissetti. Meraklı gözleri etrafı tararken güvenlik memurun, ’17:00’da kütüphane kapanacak, biraz acele etmelisin!’ diyen sesiyle irkildi. Cebinden telefonu çıkardı. Saate baktı: 16:33’ü gösteriyordu. ‘O vakte kadar kitap almış olurum’ diye geçirdi içinden. Hatta ‘evin yolunu yarılamış olurum’ dedi. Niyeti içeri girmek, bir tane kitap alıp vakit kaybetmeden eve gitmekti.

Merdivenleri çıkıp ahşap çerçeveli cam kapıdan içeri girdiğine hayrete düştü: kocaman salon baştan sona kitaplarla doluydu. Girdiği kapının solundan başlayan kitaplarla dolu raflar salonun sonuna kadar devam ediyordu. Kapının hemen sağında kütüphane görevlilerine tahsis edilmiş masa, devamında ziyaretçiler için masalar vardı. Kütüphane görevlisi ile konuşan bir kişi dışında kimse yoktu içerde. Kimsenin olmamasını kapanış saatinin yaklaşmasına yordu. Aynı anda vaktini hesaplayabilmek için cebinden telefonunu çıkardı. Ekranda 16:39 yazıyordu.

‘Acele etmem lazım’ dedi içinden. Bir tane kitap alıp hemen çıkmayı ümit ederken, salonun kitaplarla dolu olduğunu görünce hemen çıkmanın mümkün olmadığını anladı. O kadar kitap arasından seçim yapmak zor olacaktı. Hayret ve merak içinde etrafa bakınırken, elinde telefon sırtını duvara yaslamış bekleyen kütüphane görevlisi ‘hikâye ve romanlar 3. bölümde’ dedi, eliyle 3. bölümü işaret ederken. 3. Bölüme giderken, ‘kadın hikâye ve roman bölümü aradığımı nasıl anladı ki?’ diye düşündü. Saniyeler sonra hikâye, şiir, roman türlerinde kitapların olduğu iki kocaman rafın arasındaydı. Bakışlarıyla kitapları süzüyor, dikkatini çeken kitap olursa eliyle yokluyordu. Saatleri Ayarlama Enstitüsü isimli kitabı eline aldığında saat 16:51 olmuştu. ‘Amma da kalın kitapmış’ diyerek yerine bıraktı. Bu defa ince kitapları aramaya başladı. Sağdan sola ilerleyen bakışları yerine bıraktığı kitabın biraz ötesinde ince bir kitabın üzerinde durdu. Yanındaki kalın kitapların yanında ancak fark edilen kitabı eline aldı: Cengiz Aytmatov, Sultanmurat. Kendi isminin de Murat olmasından kitap daha çok ilgisini çekti: ‘Bunu okumalıyım.’

Kitap elinde, şimdi solunda kalan görevli masasının önünde durdu. Saat, 16:56’ydı. Görevlilerden sadece biri kalmıştı. O da masayı topluyor, çıkmak üzere olduğu anlaşılıyordu. Kitabı görevli kadına göstererek ‘bunu alıp okumak istiyorum’ dedi. Kadın yumuşak bir ses tonu ile TC kimlik numarasını sordu. Tane tane söyledi, 11 rakamı. Kadın tuşlara bastı, bir şeyler yazdı. Başını bilgisayar ekranından masanın başında bekleyen Murat’a çevirdi: ‘Kütüphane üyeliğiniz yok, kitabı alamazsınız’ dedi ve Murat’a konuşma fırsatı vermeden devam etti: ‘yarın gelip üye olmalısınız’.

Kitap elinde, mahcubiyeti artmış olarak kitabı aldığı yere yöneliyordu ki, görevli kadın tekrar konuştu: ‘Kitap burada kalsın, biraz oyalanırsan içerde kalırsın’. Kitabı görevliye uzattı. Düşünceli adımlarla kapıya yöneldi. (devamı)

Kütüphane'ye Giden Yol başlığını tıklayarak hikayenin sonraki bölümlerine ulaşabilirsiniz.

1/3

2018 © Arif Öztürk

Yorumlar

  1. Güzel bir hikaye başlangıcı, sıcak bir anlatım. Devamını merak ederek bekliyorum. En sonda Murat çok üzülmemiştir umarım... :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim. Kısa bir hikaye olacak. Bir kaç gün içinde devamı gelecek inşallah :)

      Sil
  2. Cümlelerin bağlamları ve anlamlandırılması gerçekten çok başarılı... Kaleminize sahip.

    YanıtlaSil
  3. Devamını bekliyorum, kalemine sağlık.

    YanıtlaSil
  4. Hikaye bana kütüphaneye üye oluşumu hatırlattı :) Çok beğendim şimdiden, devamını bekliyorum

    YanıtlaSil
  5. Gerçekten harika çok beğendim. Kaleminize sağlık. Devamını merak ettim doğrusu 😊

    YanıtlaSil
  6. Arif, oradan hüzünle çıktı ama Murat, hocasının elinden kitap aldı ikinci bölümde. Eğer önce son yazını okumasaydım, hikâye gerçek gibi olmuş, üzülürdüm yani. Emeğine sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ece Abla,
      Hikayenin bazı yerlerinde gerçeklik payı var aslında.

      Sil
  7. Emeğine sağlık Arif. Güzel bir hikaye oluyor, birazdan ikinci bölüme geçeceğim..

    YanıtlaSil
  8. Çok sıcak ve güzel bir hikaye başlangıcı olmuş.Hemen diğer bölümlere gidiyorum..

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Anadolu'nun Üç Şems'i

Kozalağın Hikayesi

İlmi sima Nedir? Fizyonomi Nedir?