İktibas: Lokantanın Esrarı

Lokantalarda yemek yemek çoğunlukla rahatsız eder beni. Mecbur kalmadıkça da yemek yemem zaten. Çok bilinen, güvenilir(?) lokantalar dahi olsa tereddüt ederim. Temizlik, helallik boyutu etkili olur bu düşüncemde. Zira, etin nereden geldiği, İslami usüllere göre kesilip kesilmediği, yemeklerde kullanılan ürünlerin helal olup olmadığı gibi konularda diğer müslümanlar gibi endişe ederim. Kullanılan malzemelerin temizliği, mutfağın genel hijyeni de aynı şekilde endişe ettiğim bir husustur. Bu sebeple dışarıda nadiren yemek yerim. 

Düzenli takip ettiğim İnsan ve Hayat Dergisinin 2020 Aralık sayısında bu konuya temas eden bir yazı okudum. Mustafa Boran, Ömer Seyfettin'in "Lokanta Esrarı" isimli hikayesini özet geçmiş. Ömer Seyfettin'in birçok hikayesine aşina olsam da "Lokanta Esrarı" hikayesini ilk defa duydum.
Sürekli lokantada yemek yiyen bir adam, artık yemeğe para yetiştiremeyeceği düşüncesiyle bir lokantada işe girip bedavadan bol bol yemek istemektedir. Hedefine ulaşır, bir lokantada çalışmaya başlar. Fakat, görür ki, çalışanlar lokanta yemeklerini yemiyorlar. Hayrete düşer, aşçıbaşından bunun sebebini sorar. Aşçıbaşının konuşmalarından bir kısmını paylaşalım.
  • Portakal şurubu reçetesini tarif etti… “Kavunların çürük tarafı çıkarılıp sıkılacak, bu koku için… Helvacıkabağının kabukları renk için… Biraz da asit… Sonra alabildiğine su babam su…”
  • Okkasını sekiz on liraya yediğimiz o nefis havyarlar, meğerse hep öküz dalağından yapılırmış.
  • Omletler: Sözüm ona yumurta işte… Balıkçılar, Hayırsız Ada’dan (Sivri Ada) martıların filân yumurtalarını toplarlar. Kırıp kırıp tenekelere doldururlar. Getirip lokantalara toptan satarlar.
  • Bir kere etler, kasapların satılmayıp kalan, kokmağa bir karış kalmış mallarıydı. Patron, piyasa fiyatından yüzde yetmiş, noksanına bunları topluyordu. Zerzevatlar da böyle idi.
  • Yağlar piyasa fiyatından beş defa az bir para ile alınıyordu. Yağlarımız sahici yağ değildir ki… dedi, ayrı bir fabrika vardı. Lokantalara mal verir. Bu fabrika, kapısından bir dirhem süt, bir dirhem et girmeden yüzlerce okka yağ çıkarır. Ama neyden yaparlar? Bilmem. Bu onların sırrı…
Usta hikayecimiz yaşadığı devirde lokantalarda ve gıda sektöründeki hilelere temas etmiş. Bugünün gıda sektöründeki durumu düşünmek bize düşüyor. 

Yorumlar

  1. Merhaba

    Merhaba

    Bloggerlar olarak telegram grubunda buluştuk, yazılarımızı ordan paylaşıyoruz, daha fazla kişiye ulaşıyoruz. Telegramda kimseye numaranızı vermiyorsunuz zaten google plus grupları gibi düşünün. Grubun adı Blogger Türkiye. Eğer katılırsanız çok sevinirim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba,
      Vaktim oldukça grubunuza dahil olmay gayret edeceğim.

      Sil
  2. Ben de ilk defa duyuyorum Lokanta Esrarı kitabını. O zamanlarda böyleyse şimdiyi düşünemiyorum bile. :(

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Maalesef, şimdi yeni imkanlar ile yeni hileler var gibi.

      Sil
  3. İnsani değerler eğitimi çok önemli.Çok eskilerde bile bir sürü hile varmış demek ki.Bu kitabı ben de ilk kez duydum...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kesinlikle...
      İyi bir şahsiyet eğitimi olmalı.

      Sil
  4. Merhaba Arif Bey,
    Yazmayalı uzun zaman oldu, bir selam yorumu bu, yeniden artık buradan devam nasipse; Kıraatane | Dijital Okuma Platformu

    Selamlar


    YanıtlaSil
  5. Ahlak eğitimi, diğer adıyla şahsiyet eğitimi çok önemli.

    YanıtlaSil
  6. Değişen bir şey yine yok hocam. Aksine daha da ilerledi sahtelikler.

    YanıtlaSil
  7. Vizyon & Misyon
    Konya Mutfağının Lezzetlerini, Çeşitliliklerini, Bilinmeyenlerini, Farklı Şehirlerdeki Farklı Kültürden İnsanlara, Yada Farklı Şehirlerde Memleketinin Lezzetini Özleyen İnsanlara, Aslına Uygun Olarak, Herhangi bir Lezzet Farkı Olmadan Taşıyabilmek. Ayrıca Kültürümüze Uygun, Tertip, Düzen, Temizlik Ve Saygılı Anlayış Önceliğimiz İle En İyi Lezzeti Sunabilmek.
    www.lezzetimevlanapide.com

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Anadolu'nun Üç Şems'i

Kozalağın Hikayesi

Teknoloji Tembelleştirir mi?