Dünyanın Düzeni ve İnsanların Huzuru Nasıl Sağlanır?

Dünya düzeni ve insanlar

Abraham Maslow tarafından ortaya atılan İhtiyaçlar Hiyerarşisi teorisi ile alakalı yazımda İslam alimlerinden Maverdi’nin de insanların ihtiyaçları hakkında görüş beyan ettiğini söylemiştim. Ebul Hasen el Maverdi Türkçe karşılığı ‘Din ve Dünya Edebi Hakkında Yüce Gayeler’ olan ‘Kitabu’l-Buğyetü’l-Ulya fi Edebi’d-Dünya ve’d-Din’ isimli kitabında ictimai ve şahsi huzur için lazım olan şartları tafsilatlı bir şekilde izah etmiştir.
Yüce Hedefler Kitabı

Maverdi, insanın huzurunun ictimai ve şahsi şartlar bağlı olduğunu ifade eder. İctimai ve şahsi huzur karşılıklı olarak birbirini etkilemektedir. Bu bağlamda hem şahsın hem de ictimai düzenin oluşması, huzurun sağlanması için bazı şartların olması lazımdır. Maverdi, bu şartları iki bölümde değerlendirmektedir. Birincisi, Dünyanın düzeni ve insanların huzuru için lazım olan şartlar; ikincisi insanların şahsi huzur ve saadetleri için lazım olan şartlar. Maverdi’nin bu değerlendirmesi Abraham Maslow tarafından ortaya atılan ihtiyaçlar hiyerarşisi ile benzerlik göstermektedir. Maslow şahsi ve ictimai şartlar farkı gözetmese de kuramı içerisindeki ihtiyaçların karşılanması şahıs ve toplumu karşılıklı olarak ilgilendirmektedir.

  1. Dünyanın Düzeni ve İnsanların Huzuru İçin Lazım Şartlar:

Dünya huzurunun ve düzenin sağlanması için insanların tam bir iman ile hükümlerine bağlanabilecekleri bir dinin varlığı: İnsanlığın bekasını ve medeniyetin devamını sağlayacak dini hükümlere uyarak yaşamak huzuru ve düzeni sağlayacaktır.
Güçlü, kuvvetli, işleri yürütebilecek bir idareci: Güçlü bir idarecinin varlığı ictimai düzen için çok ehemmiyet arz etmektedir. Güçlü, meselelerin halledilmesinde muktedir kişilerin idareciliği huzuru artıracaktır. (İnsanlar farkında olarak yahut olmayarak ictimai huzuru çoğunlukla güçlü bir idarecinin varlığı ile eşdeğer olarak görmektedir. Hayretle karşıladığımız bir durum olan zalim idareciye sadakat insanların güçlü bir idarecinin varlığı ile alakalı olabilmektedir.)
Hiç bir ayrım yapmaksızın insanlığın tamamına şamil olan adalet ve hakkaniyet: İdareci güçlü olup adalete riayet ettiği takdirde ictimai huzur kendiliğinden gelecektir. İnsanlar arası ayrışmalar değil, kaynaşmalar ön plana çıkacak; insanlar arasında sevgi ve dostluk bağları kuvvetlenecektir.
Genel emniyet ve güven: İnsanların kendilerini emniyette hissetmeleri huzurun olması için önemli şeylerdendir. Endişe ve korkudan uzak, kendini emniyette hisseden insanlardan oluşan toplumda huzur ve düzen sağlanacaktır.
Geçim darlığını önleme: İnsanların geçim sıkıntısı yaşamalarını engellemek, fiyatları asgari düzeyde tutup insanlara kolaylık sunmak devletin vazifeleri arasındadır. Geçim darlığı olmadan ihtiyaçlarını karşılayabilen insanlar arasında muhabbet daha fazla olacaktır. Herkes ihtiyacını giderebildiği takdirde haset problemi ciddi oranda azalacaktır.
Ömrü aşan ulvi hedefler: Son olarak ulvi hedefler insanlar için tam bir huzur kaynağıdır. Maddi hesaplar gütmeyen, günlük meşgalelerden sıyrılıp ulvi hedefleri sahiplenmek hem şahsi huzur için hem de ictimai huzur için önemlidir.

  1. İnsanların Şahsi Huzur ve Saadeti İçin Lazım Olan Şartlar:

İtaatkar bir nefs: Tatmin olan bir nefsin varlığı insanın huzuru için çok önemlidir. Nefsin arzularının sonu yoktur. Bu bakımdan nefsin kontrol altına alınması huzur için önemlidir.
Temiz dostluk: Sosyal varlık olması itibari ile insan diğer insanlar ile münasebet içerisinde hayatını devam ettirir. İnsanın kendine yakın hissedeceği dostlarının varlığı, kendini iyi hissetmesi için lazımdır.
Mal ve sermaye: İnsanın geçimini sağlayacak, ihtiyaçlarını karşılayacak derecede sermayesinin olması lazımdır.



Yorumlar

  1. " İnsanın geçimini sağlayacak, ihtiyaçlarını karşılayacak derecede sermayesinin olması lazımdır." Görüşü dünya düzenini ve insanların huzurunu sağlar bence de. Buradaki *ihtiyaçları karşılayacak derece* işin püf noktası gibi. İhtiyaçlarımızı frenleyecek gerçek bir ölçüt.

    Paylaşım için teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 'İhtiyaçları karşılayacak derecede' önemli gerçekten. Azı yetersiz olacağı gibi çoğu da 'nefsin itaati' hususunda sıkıntılara sebebiyet verecektir.
      Yorum için teşekkürler :)

      Sil
    2. Esas olan kanaattir. Maddi zenginliğin sınırı yoktur. Fakat ihtiyaç dışı zenginlik sormluluklarımızı kat be kat arttırmaktadır. Eğer manevi zenginliğe de kavuşmamız gerekirse infak etmek, nefsin zaaflarına karşı dizginlemek mütmain bir nefis için gereklidir. İslam zenginliğe işaret eder fakat bu zenginliğin de paylaşılmasını emreder.

      Sil
    3. Kanaat en büyük hazinedir.
      Katkı için teşekkürler.

      Sil
  2. Merhabalar.
    "Dünyanın düzeni ve insanların huzuru nasıl sağlanır?" Başlıklı yazınızı, daha doğrusu reçetenizi okudum. Aynen ittifakla katılıyorum. Hepimizin istediği, ama bir türlü adaletli bir şekilde düzen ve huzurun sağlanması için, üstümüze düşen görevleri yerine getirmemekle birlikte, bozulan düzen ve huzursuzluğun pençesinde kıvranıp duruyoruz. İnsanoğlunda iki cevher vardır. Bunlardan birine nefis, diğerine ise ruh denir. Nefis, insanın hayvani tarafıdır ve doymak bilmeyen arzuyla dünyaya bağlıdır. Yemek, içmek, üstünlük kurmak ve yeryüzünde kalıcı olmak arzusundadır. Ruh ise, insanın rahmani tarafıdır. İnsan bedeni de bu iki unsurun çatışma alanıdır. Bir yandan nefsimiz dünyevi hazlara yönelirken, diğer yandan ruhumuz da Cenab-ı Hakk'ın rızasını gözeterek hareket eder. İşte nefislerimizi kontrol altına alarak; nefislerimizin bizi değil, bizim nefislerimizi yönettiğimiz sürece dünya düzenini de arzu edilen huzuru da yakalayabiliriz.
    Selam ve dualarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Katkınız için teşekkür ederim. Hakikaten günümüzün en önemli problemi: nefsi kontrol altına almak yerine, nefsin esiri oluyoruz. Haliyle ruhumuzun ihtiyaçlarını görmezden geliyoruz. Nefsin ihtiyaçlarının hududu olmadığı için isteklerimiz tükenmek bitmiyor. Oysa ruhumuza yönelsek her şey daha iyi olacak.
      Bu arada nefs ve ruh farkını kısa ve öz şekilde izah etmişsiniz. Teşekkürler :)

      Sil
  3. Yazınız bilginin aslında evrensel bir çaba sonucu elde edilen bir birikim ve aktarım olduğunu gösteriyor.Ama maalesef bir çok alanda olduğu gibi sosyal bilimler alanında da dünyadaki bilimsel üretime katkımız çok az.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Maalesef sosyal bilimleri boş vermiş durumdayız. Sadece sayısala odaklanıyoruz.

      Sil
  4. İnsanın dünyaya bağı ne kadar az olursa o kadar mutlu oluyor, aksi taktirde maddi ve manevi boyutta dünyayı merkeze almak insanı birçok yönden olumsuz etkiliyor.

    Güzel bir paylaşım olmuş, teşekkürler :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Haklısınız. İnsan hayatın merkezine koyacağı iyi seçmesi lazım. Aksi takdirde hatlar karışabiliyor. Yorum için teşekkürler ):

      Sil
  5. .ok keyifli bir yaı olmuş çok önemli noktalar var içinde huzur önemli, iç huzura ulaşmak içinde yazdıklarınız çok anlamlı olmuş. Tebrikler. Bu arada Blog keşif etkinliğinden geliyorum g+ ve blogtan takipteyim bana da beklerim www.masalzehra.com

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yorum için teşekkürler..
      İade-i ziyarete geleceğim :)

      Sil
  6. Ah ah acaba insan olmayı öğrenebilecek miyiz yoksa öğrenemeden mi göçüp gideceğiz bilemiyorum...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İnsan olduğumuzu hatırlasak kafi bence. Zira doğduğumuzda iyi fıtratta oluyor, sonrasında kötülüklere kendimizi kaptırıyoruz. Bebeklik ve çocukluğumuzdaki saflığı(temizlik) muhafaza edebilsek ne ala...

      Sil
  7. Bana göre mutlak huzur kişisel iyilikle sağlanabilir. Herkes üzerine düşeni kendisi yaparsa, o kötü şu kötü diyerek başkalarının kötülüklerini hayat düzeninde örnek alırsa herkes mutsuz olur. Önce kendimizi düzelteceğiz ki dünya da düzelsin.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. En önemli nokta zaten kişinin önce kendisini düzeltmesinde yatıyor.
      Yorum için teşekkürler.

      Sil
  8. Baktığımızda sayılan şartların çoğuna ne yazık ki sahip değiliz. Toplumun huzura ermesi için kişinin huzura ermesi şart. Zaten iki durum birbirini etkiliyor denildiği gibi. Bilgilendirici bir yazı olmuş :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İki durum da karşılıklı olarak etkiliyor birbirini.

      Sil
  9. anlaşılan o ki, hiç bir zaman insan denilen yaratığın huzuru sağlanmamış, sağlanamamış, sağlanması da mümkün değil. hele de bu zamandan sonra. bütün söylenenlerin altında yatan şeyler çıkarsal amaçlıdır, ya bir kaç kişiye, ya bir topluluğa -zümre- çıkar sağlamaya yönelik, diğerlerini de yatıştırmak veya kafa karıştırmaya yöneliktir. :)
    Huzurun sağlanmasının tek yolu vardır bence, cahilleştirmek, beyni tek yönlü şartlandırmak. genellikle tarihte de aynısı yapılmıştır istisnasız. en gelişmiş toplumlarda da benzerdir. :) ama henüz cahillik tamamen yaygınlaştırılmış değil. :)

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Anadolu'nun Üç Şems'i

Kozalağın Hikayesi

Teknoloji Tembelleştirir mi?